Özet
Bu makale, İslâm’da düşünce geleneklerinden hareketle varlık olmak bakımından varlık hakkında konuş-
manın, diğer deyişle metafizik bilginin imkânını gösterme amacındadır. Bu amaçla, öncelikle metafizik bilgiye
yönelik eleştiriler iki ana iddiada özetlenmekte ve eleştirilmektedir. Birincisi, metafizik bir araştırmanın aklın
kendi sınırlarının ötesine geçtiği iddiasıdır. Bu iddia, herhangi bir gücün ve dolayısıyla da aklın kendi sınırları
dışına çıkmasının mümkün olup olmadığı sorusu cevaplanarak eleştirilmektedir. İkincisi ise metafizik olduğu dü-
şünülen kavram ve önermelerin sahte idrakler olduğu iddiasıdır. Bu iddianın eleştirisinde ise varlık bilgimizin esas
itibarıyla doğrudan ve aracısız anlamında sezgisel olduğu ve bu sezginin kavramsallaştırılmasının da gündelik
tecrübenin tahliliyle sağlandığı ileri sürülmektedir. Bu bağlamda “kişinin kendi varlığına ilişkin farkındalığından”
hareket edilmekte ve “ben varım” önermesindeki varlık yükleminin, dışta bulunma anlamındaki genel varlık id-
rakinden, dışta bulunan her nesneyi kuşatan ve dışta bulunuşun ta kendisi olan tümel varlık idrakine geçiş süreci
tahlil edilmekte ve varlık anlamının zorunluluk ve tümelliği ortaya konulmaktadır. Son olarak aklın apriori kavram
ve önermelerden hareketle ulaştığı kavram ve önermelerin dış dünyayla örtüştüğünü nasıl bileceğimiz sorusuna
yanıt aranmaktadır.